Umutsuzluk ve Yıkımın Ardından (NaruHina) devam

Omg.. Sayuri-chan eklemiş bölümleri ve daha yeni görüyorum ^^ ellerine sağlık süper olmuş

Bölüm 8'i akşama saklıyorum gece okumak daha iyi oluyor

her zamanki gibi son bölümde süper olmuş

Yorumlarınız için çok teşekkürler. Evet, hikaye sonuna doğru yaklaşıyor ama heycanından pek de fazla birşey kaybetmiş değil. Yeni bölümleri beklemenizin tavsiye ederim oldukça heyecanlı olacak.
Evet hikaye (Naruto'nun efsanesi desem abartır mıyım bilmem ama) kaldığı yerden devam ediyor ve işte 9. Bölüm:

Bölüm 9: Umulmadık Düşman

Naruto iki adım daha attıktan sonra nehir kenarındaki banklardan birine oturdu. Günlerdir ona işkence eden düşüncelerden biraz olsun kurtulabilmek için yürüyüşe çıkmıştı ama işe yaradığı pek söylenemezdi.
Kamburunu çıkararak mutsuz bir şekilde nehre doğru baktı. Batan güneşin ışıkları su üzerinde yanılsama yaratarak nehri kan kırmızısına boyamıştı.
Oluk oluk kan akan bir nehir…
Genç ninja kaşlarını çattı. Hafızasındaki eksik kısmı hatırlayabilmek için kendini zorluyordu fakat zihni ona bu konuda hiç de yardımcı olmuyordu. Uyanır uyanmaz gördüklerini aklında tutmaya çabalıyordu fakat bunun avucunda su tutmaktan farkı yoktu.
Birden kasları gerildi. Bu önseziyi iyi biliyordu. O cehennemden çıktığı günden beridir her köşe başında karşılaştığı, insanın tüylerini diken diken eden bir duygu… Doğal davranmaya çalışarak gizlice kunaisini kavradı.
Biri onu izliyordu.
“Naruto-kun?” Naruto aniden başını kaldırıp ki adım ötesindeki kıza baktı. Gölgede kaldığı için yüzünü göremiyordu fakat akşam serininde uçuşan uzun siyah saçları ve hoş kokuyu tanıyordu. Silahını bırakıp ayağa kalktı ve sırıttı. “Selam Hinata, burada ne arıyorsun?” Daha cümle ağzından çıkarken sorunun saçmalığını fark etmişti. Ama artık çok geçti.
Hinata gülümseyerek “Yürüyüş için çıkmıştım.” diye yanıtladı. “ Çok güzel bir akşam…”
Naruto dalgınlıkla “Evet, çok güzel…” diye mırıldandı ama yorumu akşamdan çok Hinata için yapmış gibi duruyordu. Dalgınlıktan sıyrılarak “Seninle yürüyebilir miyim?” diye sordu.
Hinata hafiften pembeleşerek “Ta-tabii elbette.” diye yanıtladı ve birlikte yürümeye başladılar. Hinata ilerlerken genç ninjanın yanında ufak tefek kaldığını fark ederek güldü. Aradan geçen yıllarda Naruto o kadar çok boy atmıştı ki Hinata ancak onun omuzlarına yetişebiliyordu.
15 dakika boyunca hiç konuşmadan yürüdüler. Hinata tam konuşma başlatabilmek için ağzını açmaya karar vermişti ki Naruto umursamazca bir konunu Hinata’nın omuzlarına sardı. Zavallı Hinata heyecandan kıpkırmızı kesilmişti. Aldığı nefes boğazında düğümlenmiş, ne diyeceğini bile unutmuştu. Zorlukla yutkundu.
Duygularının içinde bocalarken Naruto aniden onu elinden tutup karanlık bir aralığa çekti ve kendine bastırarak “Seni de bu işe bulaştırdığım için üzgünüm.” diye mırıldandı.
“N-Neler ol…” Hinata’nın kalp atışları sınırları zorlarken bacakları pelteye dönmüştü. Eğer Naruto onu tutmuyor olsaydı oraya yığılabilirdi. Genç ninja çelik gibi bakışlarla etrafı kolaçan edip kunaisini çekti. “Ses çıkamamaya çalış, izleniyorum.”
O an Hinata’nın başından aşağı bir kova dolusu soğuk su boca edilseydi ancak bu kadar olabilirdi. Kendini toplayarak “Emin misin?” diye sordu.
“Evet.” Naruto ona bakarak “Onu benim için bulabilir misin?” diye sordu.
“Elbette” Sağ eliyle mührü oluşturdu. “Byakugan!”
Naruto usulca “Görebiliyor musun?” diye sordu. Halen onu kollarında tuttuğunun farkında bile değildi.
Hinata başını salladı. “Evet, Saat 3 yönünde 20 metre uzaktan burayı izliyor.”
“Güzel.” Naruto birden ne hale olduklarının farkına varıp hemen Hinata’yı serbest bıraktı. Kızararak “Ö-Özür dilerim.” diye kekeledi.
Hinata’nın kızarıklığı geçmeye başlamıştı. “Önemli değil, kazaydı.” diyerek geçiştirmeye çalıştı. “Ne yapmayı planlıyorsun?”
Naruto pek de hayra alamet olmayan bir gülümsemeyle “Sadece biraz sohbet.” dedi.

Ryosai içinden küfretti. Niye bu görevi kabul etmişti ki? Oysa anlatılırken kulağa baya fiyakalı geliyordu: “9 kuyruğun taşıyıcı olan Konoha ninjasını bul ve onu izle. Hakkındaki her türlü bilgiye ihtiyacımız olacak…” Kaçak ninja 9 kuyruğun adını duyunca oldukça heyecanlanmıştı. Gruba alınalı henüz bir ay bile olmamasına rağmen üyeler arasında dolaşan söylentiler sayesinde onun hakkında epey bilgi sahibi olmuştu.
Grup uzun zamandır Kyuubi’nin peşindeydi. Bu efsanevi yaratığın peşine grubun en yetenekli ve seçkin üyeleri gönderilmişti fakat hiçbiri başarılı olamamıştı. Bunların arasında yanılsama ustası Uchiha Itachi ve efsanevi Rin’negan sahibi “Tanrı” Pain de vardı.
Bundan üç yıl önce çıkan savaş sırasında eski lider Pain’le karşı karşıya gelen Jinchuuriki devasa boyutlardaki bir patlama sonucuyla düşmanıyla birlikte ortadan kaybolmuştu. İkisinin de öldüğü düşülüyordu, ta ki bundan bir yıl önce Iwagakure sınırında aniden ortaya çıkan kimliği belirsiz bir yabancının haberi gelene kadar...
9 kuyruğun taşıyıcısı geri dönmeyi başarmıştı. Gelen bilgilerden adamın hafıza kaybı geçirdiği anlaşılıyordu. Bu durumdan yararlanılarak onu yakalayabilmek için peşine en iyilerden oluşturulmuş dörtlü bir grup gönderilmişti fakat hiçbiri sağ kalmamıştı.
Homurdanarak “Amma hayal kırıklığı…” diye söylendi. Ryosai bütün o söylenilenlerden sonra gerçekten zorlu biriyle karşılaşacağını düşünmüştü. Görev ona verilirken de hiçbir şekilde çatışmaya girmemesi konusunda kesin emir alması düşüncesini doğrular nitelikteydi ama onu ilk gördüğünde felaket hayal kırıklığına uğramıştı: Son iki buçuk saattir izlemeye aldığı adam, kendi yaşlarında ortalama bir salaktı o kadar.
Kaşlarını çatarak ‘Bir dakika…’ diye düşündü. Herif yaklaşık 15 dakikadır o kuytu aralıkta kızla birlikteydi. “Neler oluyor?” diye mırıldanarak daha iyi görebilmek için biraz ilerideki ağaç dalına sıçradı.
Tam o sırada ninjayla yanındaki kız aralıktan çıktı. Ryosai kıza bakarak ‘Hakkını vermek gerek, en azından zevk sahibi’ diye içinden geçirdi. Yanındaki kız gerçekten de oldukça güzeldi. “Keşke onu izliyor olsaydım.” diye mırıldanarak güldü.
Hedefi uzaklaşmaya başlamıştı. Sağ eliyle mührü oluşturarak rüzgârda esen yapraklara karıştı. Hyoma Ryosai yanılsama teknikleri konusunda uzmandı. O Uchiha Sasuke denen adamla karşılaşmadan önce hiç kimse yeteneklerini alt edememişti.
Rüzgârda savrulan yapraklar 2 metre ilerideki bir binanın çatısında tekrar bir araya geldiler. Casus gizlenerek çifti gözlemeye devam etti.
Ta ki arkasından bir ses konuşana kadar… “Güzel manzara değil mi?”
Ryosai dehşet içinde arkasını döndü. İki buçuk saattir peşinde olduğu adam karşısında dikiliyordu ve yakından daha korkutucu görünüyordu. Panikle geriye kaçmaya çabalarken az kalsın çatıdan düşecekti. Kendini son anda toparladı ve geriye doğru sıçrayarak bir kunai fırlattı.
Ama ninja orada değildi.
Çatıdan çatıya sıçrayarak hızla uzaklaşırken küfretti. ‘Nasıl anladı ki?’ diye düşünürken nereden geldiğini anlayamadığı sert bir yumruk onu yandaki çatılardan birine savurdu.
“Kahretsin ne…” Beton zemine sırt üstü düşerken bir iki kaburgasını da incitmişti. Doğrulmaya çalışırken biri sağ eline bastı.
Naruto adamın başına dikilmişti. Ona doğru eğilerek “Konuştuğun takdirde canını yakmayacağım.” dedi. “Anlat, seni kim yolladı?” Adam cevap vermeden rüzgârda savrulan yapraklara dönüştü.
Naruto “Lanet olsun.” diye küfrederek yaprak kümesinin peşinden gitti. Bir shuriken çıkarıp fırlattı ama işe yaramadı. Yaprak kümesi çok hızlı hareket ediyordu.
Ryosai bir duvarın arkasına sığındı “Lanet olsun...” İzlediği ninja ‘ortalama bir salak’tan daha fazlası olduğunu kanıtlamıştı. Kunaisini çekti. Adamın izlendiğini anlaması hiç iyi olmamıştı. Bu işi sessizce gizlilik içinde yürütmesi gerekiyordu. Açığa çıktığına göre savaşması gerekiyordu. En azından kendi canını kurtarabilmek için...
Tam o sırada arkasındaki duvar patlayarak onu karşıya fırlattı. Adam doğrulurken Naruto’yla karşı karşıya geldi. Sarışın ninja değişim geçirmeye başlamıştı ve bu haliyle avına saldırmaya hazırlamama vahşi bir yaratık gibi görünüyordu. Casus dehşetle bir geri adım atarak hızla kaçmaya başladı.
Ama çok geç kalmıştı. Naruto pençelerini onun omuzlarına geçirerek casusu fırlattı. Adam geçtiği yerleri yıkarak gümbürtüyle nehir kenarında duran Naruto ve Hinata’nın önüne düştü.
Ryosai soluk soluğa kalmıştı. Zorlukla doğruldu. Bir iki kemiği kırılmış olmalıydı. ‘Bunu ağır ödeyeceksin.’ elinde tuttuğu kunaiyi tüm gücüyle Hinata’ya fırlattı fakat yanındaki Naruto hemen onun önüne geçerek kunainin hedefi oldu ve bir puf sesiyle Kage bunshin yok oldu.
Fakat casus buna hazırlıklıydı. Sağ bacağındaki kılıftan kamasını çıkardı ve kıza doğru hamle yaptı. Tam o sırada kızıl chakradan devasa bir pençe casusu yakalayarak nehre doğru savurdu. Adam gümbürtüyle suya düştü.
Naruto sokağın ortasına indi. Değişim geçirmeye başlamasına rağmen bilinci halen yerindeydi. Hinata’ya döndü. “İyi misin?”
“Evet… Naruto-kun dikkat et!” Nehirden fışkıran büyük bir dalga kıyıya vurarak Naruto’yu sırılsıklam etti.
“Fena değil ha?” dedi adam başka bir dalga nazikçe onu kıyıya bırakırken. “Antrenman sahasındaki onca beceriksiz su sıçratmadan sonr-aaah!”
Naruto pençesiyle adamı gırtlağından yakalayıp havaya kaldırdı. Sivri tırnakları adamın boğazına batarak kanatıyor, Naruto’nun tüm vücudunu kaplayan kızıl chakra tenini dağlıyordu. Naruto adamın boğazını daha da sıktı. İçinde öldürmeye susamış vahşi bir arzu kabarıyordu. Pençelerini adama geçirmek, onu elleriyle paramparça etmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu.
“Naruto-kun! Yalvarırım dur!” Hinata’nın haykırışı genç ninja üzerinde soğuk su etkisi yaptı ve Naruto bir anda kendine geldi. ‘Ne yapıyorum ben?’ İçindeki kontrol edilemez güç onu vahşi bir yaratığa dönüştürüyordu. Hinata onu durdurmasaydı kendini kaybedebilirdi.
Kızıl chakra içeri doğru çekilirken gardını indirmenin büyük bir hata olduğunu fark etmede çok geç kalmıştı. Casus halen elinde tuttuğu kamayı olanca gücüyle Naruto’nun karnına sapladı.

omg.. Süper olmuş Sayuri-chan. Bi sonraki bölümü merakla bekliyorum ^^

Deathhowl demiş ki:

omg.. Süper olmuş Sayuri-chan. Bi sonraki bölümü merakla bekliyorum ^^

bence de çok güzel olmuş inş.yakında çıkarırsın

sayuri-chin kawaii
Süppperr yazıon

silver demiş ki:

Ya bro öncelikle çok güzel yazıyosun ama sen bari yapmaya kishi gibi en heyacanlı yerinde bırakıyorsun

Hehe ya kusura bakmayın. Ben Kishi değilim, en insafsız yerinde bırakmam genelde ama oldu bir kere. Aslında 9 ve 10. bölümler önceden birleşikti ama hem uzun olduğundan hem de fazla heyecan olduğundan siz güzel insanları kalpten götürmemek adına iki bölüme ayırdım ama kabul ediyorum gerçekten iyi yerinden ayırmışım.
Başta kra_tos ve MondeM olmak üzere bütün Hinata fanları ön sıralardan yer ayırsa iyi olur, 10. Bölüm'de Hinata'nın marifetleri ortaya çıkacak. Ve kanımca ortalığı sallayacak.

Bu arada "bro" ya teesüf ederim. Kimse kız olduğumu farketmiyor mu yaaa! İkidir oluyor tepem atmaya başladı. Bari "sis" deyin diyecekseniz.

masumcadı demiş ki:

sayuri-chin kawaii
Süppperr yazıon

Teşekkürler! Sen de hoşgeldin! (gerçi baya olmuş ama)

Ben farkettim kız olduğunu

bende farkettin o yüzden -chin dedim

Sayuri gerçekten mükemmel yazıyorsun. Hayalimdeki Naruto karakterine yakın bir Naruto görmek çok hoşuma gidiyor. Yazılarını çok yakından takip etmeye çalışıyorum başarılar dilerim (gerçi zaten çok başarılısın.).

Sayuri sen bizim her şeyimizsin..!!

HiNaTa-chan'ımı bu kadar güzel ifade ettiğin için
Sana minnettarım..(=

Tamam tamam abartmanıza gerek yok ben içimden geldiği gibi yazıyorum, beğendiyseniz ne mtulu bana. Hinata'ya gelince bu onun kendi iyiliksever doğasından kaynaklanıyor ben de onu nasıl görüyorsam öyle betimlemeye çalıştım.
Yeni bölüm bugün çıkıyor bir yere ayrılmayın.

Fazla söze gerek yok sanırım diyeceklerimi dedim. İşte 10. Bölüm (şükür Rabbime)

Bölüm 10: Melek Yardımı

“Naruto-kun!” Hinata hemen genç ninjanın yanına koştu. Adam kaçarken Naruto saplanan bıçağın acısıyla dizlerinin üzerine çöktü. Ama gitmesine izin veremezdi. Kunaisini çıkarıp var gücüyle, kaçmakta olan adama fırlattı. Adam yüzükoyun yere düştü. Kunai tam iki kürek kemiğinin ortasına saplanmış, omurgasıyla omuriliğini parçalayarak hemen ölmesine neden olmuştu.
Naruto karnındaki kamaya baktı ve küfrü bastı. Bıçak, karaciğerinin hemen altından girmişti. Yarası şakır şakır kanıyordu. Hinata hızla soluğunu içine çekti. “Olamaz!” Genç Ninja bıçağı çıkarmaya hamle etmişti ki onu durdurdu. “Bıçağı çıkarmaya çalışma Naruto-kun! Bu daha fazla kan kaybına neden olur.” Çaresizlikle etrafına bakındı. Konoha Hastanesi buradan çok uzaktı. Naruto daha oraya yetişemeden kan kaybından ölebilirdi. Acil müdahele gerekiyordu ve bunu yapabilecek yakınlardaki tek medikal-nin oydu. “Naruto-kun seni tedavi edebileceğim bir yer bulmamız gerekiyor.”
Naruto kesik kesik soluyarak “Evim buradan iki sokak ötede.” dedi. “Beni oraya götür.”
“Tamam.” Hinata yaralı ninjanın koluna girerek doğrulmasına yardım etti. “Ne olur biraz dayan, Naruto-kun.”

Hinata kapıyı açıp dikkatle Naruto’yu içeri soktu ve onu usulca yatağına oturttu. Genç ninjanın kan kaybından rengi atmıştı. Yatağın kenarındaki iskemleye serili havluyu alıp akan kanı durdurmak için tampon olarak kullandığı bezle değiştirdi “Havluyu sıkıca bastır Naruto-kun. Kanı durdurmalıyız. Bu arada üstünü çıkarman gerekiyor.” Acilen banyoya koşup ellerini yıkadıktan sonra ufak bir leğende sıcak su hazırladı ve raftan aldığı temiz havlularla birlikte içeri götürdü.
Naruto’nun elindeki havlu beyazdan kırmızıya dönmüştü. Hinata yatağın sol yanına yerleşip leğeni iskemleye koyduktan sonra Naruto’nun kana bulanmış tişörtünü çıkarmasına yardım etti ve arkasındaki çantadan bir parşömen rulosu çıkarıp ruloyu yere serdi. Parşömenin ortasındaki mühre dokununca küçük bir puflamayla Hinata’nın kuruttuğu bitkilerini ve diğer malzemelerini bulundurduğu çanta ortaya çıktı. Bu ufak hile sayesinde çantayı her yere götürebiliyordu. Hemen çantanın içinden ufak bir şişe içinde beyaz bir toz ve bir tutam kurutulmuş ot bulup sıcak suya karıştırdı. Sudan çıkan buharın kokusu tuhaftı. “Merak etme Naruto-kun, her şey yoluna girecek.” Küçücük elleriyle Naruto’nun elini kavradı.
“Naruto’nun yüzü kan kaybından kireç beyazına dönmesine rağmen sırıttı. “Biliyorum. Her zamanki gibi yine hayatımı kurtaracaksın.” Alnında ter birikmişti. Hinata uzanmasına yardım etti. Şefkatle gülümseyerek alnında biriken terleri nazikçe kuruladı. “Kendini yormamaya çalış Naruto-kun…” Kloroform etkisi gösteren bir bitki özünü bir beze damlattı ve usulca Naruto’nun burnuna tuttu. “Uyuman gerekiyor. Endişelenme, uyandığında her şey bitmiş olacak, söz veriyorum.” Naruto huzurlu bir ifadeyle uykuya daldı.
Hinata derin bir nefes alarak işine geri döndü. Hazırladığı sıcak suda bir bezi ıslatıp kamayı yerinden oynatmamaya çalışarak yarayı temizledi. Kanamayı durdurması gerekiyordu. Temizleme işi bitince çantasından küçük bir kutu çıkarıp açtı. Kutunun içinde bir kumaşa saplanmış on küçük, on büyük olmak üzere yirmi akupunktur iğnesi vardı.
“Byakugan!” Görüşünü genç ninjanın dolaşım sistemi üzeride yoğunlaştırıp akupunktur noktalarını buldu ve küçük iğneleri alıp teker teker batırmaya başladı.
Hinata’nın iğnelerle işi bittiğinde kanama durmuştu. Derin bir nefes aldı. İşin zor kısmı bundan sonra başlıyordu. Ne yapmak üzere olduğunu düşününce elleri titremeye başladı. Yapacağı en ufak hata Naruto’yu ölüme götürebilirdi. Kontrol edemediği korkusu ve özgüven eksikliği yine kendini göstermeye başlamıştı.
Naruto’nun huzurla uyuyan yüzüne baktı. Hayır, geri dönemezdi. O anda zayıflık gösterme gibi bir lüksü yoktu. Kararlılıkla yumruklarını sıkarak düşüncelerinden sıyrıldı: ‘Onu kurtarmam gerekiyor, her ne olursa olsun Naruto-kun’u kurtarmam gerekiyor!’ Gözyaşlarını silerek işine yoğunlaştı.
Byakugan’ı aktif hale getirerek yaranın üzerine odakladı. Jutsuyu oluşturup chakrasını sol elinde topladı ve bıçağın ucuna yakın bir yere koydu. Derin bir nefes alıp diğer eliyle de kamanın sapını kavradı ve usulca çıkarmaya başladı.
Naruto’nun solukları düzensizleşmeye başlamıştı. Hinata usulca bıçağı çekmeye devam ederken bir yandan da iyileştirme jutsusuyla zarar gören dokuları onarıyordu.
2 saatlik çaba sonunda bıçak çıkmıştı. Hinata elindeki kamayı kenara koydu ve hiçbir şeyden habersiz baygın yatan genç ninjaya bakarak sevinçle gülümsedi. Onu kurtarmıştı. ‘Başardık, Naruto-kun!’ Bıçağın girdiği yerde yara izleri kalmıştı ama onlar da yakında geçecekti.
Hinata gülümseyerek “Teşekkürler Naruto-kun.” dedi. “Bana inandığın için çok teşekkürler.” Onun sayesinde başarmıştı.
Bitkinlikle çantasına baktı. Son olarak bitkilerden bir merhem hazırlayıp yaraya uygulaması ve bandajlaması gerekiyordu.
Derin bir nefes alıp işe koyuldu.

Ben de okumuştum ama yorum yapmamıştım ilk yorum senden geldi...
Mükemmel olmuş her zamanki gibi Sayuri

bense her zaman ki gibi okuduğum an yorum..(=
silver'e katılıyorum.. umarım 11. bölümde açılırlar..

Niyedir bilmem kendimi çöpçatan gibi hissetmeye başladım.

Yok yaw ne alakası var :O Seninki kutsal bişi ^^ yeni bölümü bekliyoruzz

Sayuri demiş ki:

Niyedir bilmem kendimi çöpçatan gibi hissetmeye başladım.

Bence de ne alakası bir animenin,bir dizinin,bir filmin,bir romanın olmazsa olmazı nedir ROMANTİZM zaten hikayenin adı naruhina